Bir umuttur yaşamak..
Ali ile göz göze geldiğimizde; sıcak içten bir gülümseme kaplamıştı yüzünü. Sıcacıktı. Merhaba dediğimde, bana sarılmıştı. İçime bir sıcaklık akmıştı. Sıcacıktı.
Anne baba ile yaptığımız görüşmede aynı sıcaklığı onlarda da hissetmiştim. Çocuk; sıcak, huzurlu, sevgi dolu bir ortamda büyüyorsa; bu sevgiyi yansıtıyordu. Çocuk kendini değerli hissediyorsa; bu değeri yansıtıyordu. Çocuk saygı duyulan bir ortamda yetişiyorsa; bu saygıyı çevresine gösteriyordu.
Ali 8 aylıkken yaşadığı bir rahatsızlıktan dolayı sağ gözünü kaybetmiş, bir dizi ameliyat geçirmişti. 8 yıllık ömrünün büyük bir bölümünü hastanede geçirmişti.
Ailede yaşanan krizler, aileyi bütünleştirir ya da uzaklaştırır. Anne babanın hayata bakış açısının iyimser ya da kötümser oluşu, çocuğun da krizler karşısındaki duruşunu belirliyor.
Ali’nin ailesi ameliyatları ya da gözünün olmamasını hayatlarının odağı haline getirmemişlerdi. Sadece mutlu olmak, birlikte olmak istemişlerdi ve olumlu bakış açılarıyla bunu gerçekleştiriyorlardı.
Seanslarda gerçek acı yaşayanların hayata bakış açılarının nasıl değiştiğini gözlemleme şansım olmuştu. Daha sade yaşamak, daha huzurlu olmak, sahip olduklarının farkında olmak…
Ali okulda da çok mutluydu, arkadaşlarıyla ilişkisi çok iyiydi. Çünkü koşulsuz sevmeyi ailesinden öğrenmişti. Ancak arkadaşlarının soruları, bazen acımasız eleştirileri çok inciticiydi. Ali, incindikçe içine kapanıyordu. Oyun seanlarıyla Ali, duygularını ifade etmeyi öğrendi. Kendini ifade etmeye başladıkça, özgüveni daha da arttı.
Bir seansımızda bana; “çok şanslısın! Çünkü iki gözün var, ne kadar çok şey görebiliyorsun” dedi.
Evet çok şanslıydım. Kocaman yürekli bu küçük çocuk gönül gözüyle görmenin, olumlu düşünmenin ne kadar değerli olduğunu hissettirmişti.