Her anne baba, çocuğunun başarılı olmasını istiyor; bunun için gece gündüz çalışıyor; bütün imkanlarını seferber ediyor. Servis şoförü gibi çocuklarını kurslara, özel derslere, dershanelere taşıyorlar. Çocuklarına verdikleri imkanlar doğrultusunda da; başarı bekliyorlar. Kendinize çok önemli olan şu soruyu sormanızı istiyorum “başarıdan anladığınız nedir?” çünkü sizin başarı tanımınız çocuğunuzdan beklentilerinizi oluşturur. Hepimizin anne baba olarak çocuklarımız için kurduğumuz hayallerimiz vardır. İyi bir mesleği olmalı, iyi bir işi olmalı, iyi okullarda okumalı, iyi bir evlilik yapmalı gibi uzayıp giden hayaller listemiz vardır. Ancak bu hayaller; çocuğumuzu kafamızda oluşturduğumuz kalıplara sokmamıza neden olur. Çocuğun kendi geleceğine ilişkin beklentileri, seçimleri, ilgi alanları, yetenekleri, kaygıları dikkate alınmamaktadır. Başarı sürekli yüksek akademik başarı olarak düşünülmektedir.
AKADEMİK BAŞARI, KİŞİNİN HAYATTA BAŞARILI OLACAĞINI GARANTİLER Mİ?
Çevrenize bakın; okulları birincilikle bitirmiş ancak özgüveni ve girişimci ruhu olmayan insan ilişkileri yeterli düzeyde olmayan kişiler, mesleklerinde başarılı olabiliyorlar mı?
Başarı bir bütündür. Çocuğun akademik başarısının temel koşulu duygusal ve sosyal gelişimidir. Mutlu ve yaşam doyumu yüksek çocuklar başarılı olabilirler.
Başarının temelinde motivasyon vardır. Hani eskiler “ okumak içten gelir” derler. Gerçekten de akademik başarının temelinde iç motivasyon yatar. Motivasyonu yüksek bireyler, engeller karşısında yılmazlar; çaba göstermeye devam ederler.
Yaşamdan duygusal ve sosyal anlamda doyum sağlamayan bir çocuğun okul başarısı ve hayat başarısı düşük olacaktır.
Kişilerin yaşamlarında bu denge kurulmamışsa, dengesizlik varsa yani yaşamın tümüne değil bir bölümüne odaklanmış, akademik ve mesleki başarıya saplanıp kalmışsa; kendisini, ailesini ve sosyal çevresini ihmal ediyorsa yaşam başarısından söz edebilir miyiz?